10 Temmuz 2013 Çarşamba

O Lanet Olası Klavye

Geçen internette bir şeyler  arıyorum (geçen dediğim 3 sene önce falan). Her nasılsa güzelce bir ablamızın hayran sayfasında buldum kendimi. İsmini vermek istemiyor değilim, hatırlamıyorum kim olduğunu. Önemli de değil. Neyse. Hafif açık fotoğraflarını koymuşlar bu ablanın. Gerçekten 'hafif açık', yani kolu, bacağı gözüküyor, bu. Altındaki yorumlara takılıverdi gözüm, hay bin göz kayması...

Bu yorumlar, sadece bir bilgisayarı, gözleri ve elleri olan biri tarafından yazılmıştı. Yani internete girmeye yarayan bilgisayarı, o fotoğrafı gören gözleri ve o iğrenç yorumları yazabilen elleri dışında bir şeye sahip olan bir arkadaş olsaydı zaten sinirlenebileceğim bir şey olmazdı. 'Ben seni yerim, yutarım, seni öyle bir bilmem ne yaparım ki' minvalli yorumlardan bahsediyorum.

Bu olayın üzerinden kısa bir zaman geçti. Ben bir yazarın feysbuk sayfasındaki bir konuşmaya katılmış bulundum. Adamın tüm kitaplarını okumuşum, kendisiyle tanışmışız, evinde misafir etmiş bizi, hakkında öyle ya da böyle bir çok bilgiye sahibim. Velhasıl, sayfanın yöneticisi yanlış bir bilgi verdi, ben de düzeltiverdim. İyi bok yedim. (Ah konuyu hatırlayacak hafızaya sahip olaydım keşke). Bu yönetici arkadaşın anama küfretmediği kaldı bi'. Oturdum ağladım. Normal ağladım yani, böyle gözyaşılı falan.

Ağladığım şey şuydu; bre gerzek, güzel bir iş yapmaya çalışıyorsun, o yazarı beğenen insanlar için bir sayfa hazırlıyorsun. Bu işi zaten birtakım şeyleri paylaşmak amacıyla yapıyorsun da, 'paylaşmak' ne demek bunu biliyor musun acaba? Üstelik, karşındaki insanı tanımıyorsun, neyi, neden, hangi amaçla, hangi duyguyla yapmış olduğunu bilmiyorsun, nedir bu nefretin? Buna benzer şeyleri o gün, kendisine de yazdım. Özür dilemedi ama, yapılan tüm yorumları sildi. Bu iyi bir şey mi, kötü bir şey mi hala karar verebilmiş değilim.

Gelelim fotoğraftaki ablaya, ve fotoğrafın altına yorum yazan arkadaşa. Bir üst paragrafa kızdığım şeyi, o zaman ben yapmıştım. Şimdi yazacaklarımı sadece düşündüm, yani o arkadaşa ulaştırmadım. Ama bu, onu kırmamak adına değildi, anlayabileceğini düşünmedim. Çünkü okulunda, mahallesinde delikanlı geçinip ahlaklı gibi davranırken, kendini kadın fotoğraflarına bakarak tatmin ediyordu. Çünkü, bir insanın ünlü olmuş olmasının eşittir orospu olması demek olduğunu düşünüyordu. Çünkü, dönüp de yüzüne bakılacak bir adam değildi. Bunu çirkinlik / yakışıklı olmamak manasında söylemiyorum. Çok çirkin adamlar tanıdım ben, kalbi güzel olan. Beyninde bilgiye, kalbinde iyiliğe yer olan.

Özetle, o arkadaşın elinde o lanet olası klavye vardı ve her şey hakkında her istediğini yazabilme hakkına sahipti.

İşte o klavye, bu gibi adamlar yüzünden benim için 'lanet olası' idi bir zamanlar. Çok uzun süre kullanmayı reddettim 'sosyal medya'yı. Okudukça sinirlendim çünkü, üzüldüm, hayret ettim. Sonra biraz daha büyüdüm ben, daha az korktum cehaletten, kötülükten, birilerinin sonsuz egoları ve bitmek bilmez hazımsızlıklarından...

Eskiden dünyayı yeni baştan inşa etmek istiyordum. Şimdi yalnızca değiştirmek istiyorum. Değişebileceğini gördüm çünkü. Ve anladım ki; görmezden gelerek reddederek uzak kalarak olmaz bu iş.

Sonuç olarak;
Geldim.

DD

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder