14 Ekim 2014 Salı

Birine İnanmak

Nasıl hayatlar yaşıyoruz? Ne biçim insanlarız biz? Neden karşımda bana hüzünlü hüzünlü bakan bir adam var şu an? O adam son üç saattir neden hiç konuşmuyor ve ben sadece onun sigarasının çıtırtısını dinliyorum?

Bazı hikayeleri düşünüyorum. Yaşanmış değil, yazılmış bazı hikayeleri. Elimizdeki görünmez kalemle, belirlediğimiz hatlarını karşımızdakinin kaderinin. Karşımdaki adam, kalbinde bir hastalıkla yaşıyor, benimle. Çünkü o adam, bir tanrıya değil bana inanıyor.

Ben 'sana' inanıyorum.

Üç saat on dakika sonra konuştu ve bunu söyledi, ben sana inanıyorum.

Bense o sırada bir kediyi öldüren, sonra bu anı videoya çeken orospu çocuğunu düşünüyordum. Bir insanın nasıl böyle bir şey yapabileceğini.

İlk kez birini öldürmek istediğimi düşünüyorum. Önce kolunu bacağını kesmek, sonra bu anı videoya çekip kendisine izletmek, daha sonra öldürmek istiyorum. Bağırta yalvarta, döve döve, uzun uzun, tadını çıkartarak. Ben bir insan öldürmek istiyorum. Sonra en başa dönüyorum. Ben bu olamam. Ben böyle biri olamam.

Ben sana inanıyorum?

Nasıl anlatayım ona? Ben kendime inanmıyorken, kendimi çözememişken, kafamdaki binlerce sorunun hiçbirine mantıklı cevaplar bulamamışken, ben büyüyememişken, ben hayatı anlamamışken, yaşamaya henüz alışamamışken, ben insan olmanın yükünü kaldıramıyorken çünkü tüm insanlığın utancını kendi omuzlarıma alıp o yükün altında eziliyorken ne diyeyim ona?

Nasıl insanlarız biz? Nasıl hayatlar yaşamak zorunda bırakıldık, neye dönüştük?

Neden inanıyorsun bana? Üç saat yirmi beş dakikadır aynı yerden bakıyorsun, çözdün mü, buldun mu cevabı? Biliyor musun neden inandığını?

Fakat ben sana tek cümleyle niçin inanmaman gerektiğini açıklayabilirim.

İnsanım. Bu sebep yeterli mi?

İnsanım, dünyanın amına koyanlarla aynı soydanım.


DD

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder