8 Nisan 2014 Salı

Yaratıcı Yazarlık Şeysi III

Bir haftadır gelmiyormuş eve. Az önce telefondaki kavgalarını dinlerken öğrendim. O kadar olmuş mu yahu?

Nefesimi duymasınlar diye kıpırtısız geçirdim son beş dakikayı. Paralel hat, çok sakıncalı bir buluş.

Öğrenmemem gereken bir sürü şey öğrendim. Bilmediklerimle daha mutluydum halbuki. Annemin, kızım artık büyüdün, gerçekleri öğrenmenin vakti geldi konuşması da yakındır, yarın sabah kahvaltıda bekliyorum. Hele ki "ben babamı özledim" diyecek olayım, adamın yemediği haltları bile anlatır hırsla.

Hayır, bir haftadır gelmiyormuş eve, ben oraya takıldım. Öyle alışkınmışız ki bu duruma. Şaşırdım.

Annem geldi. Beklediğimden daha başarılıydı performansı. İyice nefret ettik babamdan, karşılıklı. Nihai kararı da verdik; boşanıyoruz! Üçümüz! Çünkü annemin modernlik anlayışı, beni evliliklerine dahil etmesi.

Tam tamına yedi gün! Pijamaları, çorapları yok yatak odasında. Masada gazetesi, tesbihi, sigara paketi... Diş fırçası bile yok banyoda. Kokusu uçmuş gitmiş evden mesela. Ah, en önemlisi sesi yok. Evdeki izleri çok kısa zamanda silinmiş, sanki hiç burda yaşamamış gibi. 

Bunu düşününce, acıdım ona. Acımak? Bir baba akla geldiğinde, yanında daha güzel duygular belirmeli. Üçümüze acıdım. Tarafımdan acındık. Ama değişen bir şey olmadı.

DD


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder